Kayıp insanları, sakinleri ve şehri terk edemeyen hayaletleriyle ‘Büyük Zarifi Apartmanı’
İstanbul’u biraz keşfettiğim ve Beyoğlu’nda dolaşıp kaybolmayı öğrendiğim için buranın aslında mekansal bir deneyim olduğunu düşünüyorum. Bana göre bu hiç bitmeyen bir keşif. Yıllardır bu şehirde yaşıyor olsanız bile yapısı ve yaşam dokusuyla sizi şaşırtabilecek bir ilçe.
İKSV İstanbul Tiyatro Festivali’ne genel bakıldığında programda Beyoğlu’na odaklanılması bu açıdan dikkat çekiciydi. Oyunların sahneleniş şekliyle buralara tekrar bakmak şaşırtıcı. Festivalin ilgili bölümünde Büyük Şığı Apartmanı, eski Alkazar Sineması (şimdi Umut Alkazar) ve Beyoğlu-Karaköy tünel istasyonunun bulunduğu Metrohan seçildi. Bu üç mekânda geçen üç oyundan bu yazının konusu; İstos Yayın, İstos Film (Prodüksiyon) ve yeni açılan İstos Sahne imzalı ‘Büyük Şığı Apartmanı’…
Oyun, binanın ya da sahiplerinin hikayesinden ziyade, eski ve yeni sakinlerin hikayelerini ve günümüzde örtüşen hikayelerini anlatıyor. Oraya tekrar döneceğim ama benim gibi yoksullara barınma amacıyla hayır kurumu olarak inşa edilen apartmanı daha çok merak edenler Enver Sedat Kurubaş’ın “Zarifi Apartmanı birbirine dar bir geçitle bağlanır” adlı eserini okuyabilir. Orijinalliğini koruyan ve birçok açıdan sağlam olan yapıda, katlar arası telefon bağlantılarını sağlayan bir panel bulunmaktadır. Vesaire’de fikir veren yazısını okuyabilirler: “Katlara uzanan çöp sistemi, giyotin. Pencereler, seramik ve ahşap döşemeler, rüzgar kırıcı kapı ve çiçekli dekorasyonlar Pembe Çıkmaz’da keşfedilmeyi bekliyor.”
Oyunun metinlerinden ve anlattığı hikayelerden “Ve perde” diyerek ilerleyelim. ‘Büyük Zarifi Apartmanı’ birbirine eklemlenen ancak bölümleriyle bağımsız oyun olabilen üç bölüm olarak gelişiyor. Oyun, Beyoğlu’ndaki bu Rum apartmanının her dairesinin kapısını teker teker seyirciye açıyor.
İlk bölümde Rodoslu turist Elefteria ile garson Serap’ın sirkeli kurabiye kokuları eşliğinde yaptığı maç anlatılıyor. Birbirlerinin dilini bilmeyen bu iki kadın, Yunanca, Türkçe ve İngilizce karışımı çevirilerle ama çoğunlukla bakışlarla yavaş yavaş birbirlerini anlarlar. Birbirimizi anlamak zaman ve fırsat gerektiren bir şey değil mi? Bu konaklama, bildikleri ve bilmedikleri anıları geri getirir. Elefteria, Serap’ın kiracı olduğu daireyi kolonlarından kirişlerine, daha önce olmayan kapılarından bölmelerine ve dekorasyonuna kadar anlatırken; Serap, Yunanistan’da sahilde rüyasında gördüğü ama hiç ziyaret etmediği bir evi anlatıyor. Konutların anlatımı rekabeti giderek gerçeğe dönüştürüyor. Bu kısım bir süre yaşadığımız, sık sık ziyaret ettiğimiz, sevdiklerimizin adresi olan, birlikte güvende hissettiğimiz ev/yurt/vatan üzerine derin bir yansıma alanı haline geliyor.
BEYOĞLU’NUN DÖNÜŞÜMÜ
İkinci bölüm oyunu daha da yukarılara taşıyor. Tavan arasında yaşayan ama aslında bırakamayan bir zamanlar Rebetiko müzisyeni Hrisula’nın hayaletleriyle tanışıyoruz. Birlikte müzik yaptığı, “canım” dediği kardeşi, sevdiği ve muhtemelen diğer akrabaları bir gün aniden “ev”inden, “memleketinden” uzaklaştırılırken; Pek çok pişmanlık, müzik ve özlemle kalmış bir müzisyen. Hrisula’nın hayatı o sohbetlere, birlikte oynayıp şarkı söyledikleri günlere, güldükleri, eğlendikleri, dans ettikleri keyifli anlara; Bir bakıma geçmişi bugün gibi yaşıyor. Büyük bir kısmı “Türk olmayan Rum vatandaşların” bir gecede sürgün edildiği yıkım yüzyılında, şehrin ve Beyoğlu’nun “dönüşümünün” doğru anlaşılmasının temel taşlarından biri olacak burası. Gerekli vedaların tamamlanamadığı…
Üçüncü bölüm yine geçmişle günümüz arasındaki yüzleşmenin hikâyesini konu alıyor. Devrimci genç Aslan’ın oğlunu beklediği Leandros’a sığınmasıyla birkaç saatte birçok hesaplaşma yaşanır. Apartmandaki zemin gıcırtılarında bile saklı anıların farkına varmanızı sağlayan bu bölüm, çok boyutlu inkarın kırılımıdır. Soykırımla, katliamlarla, pogromlarla, sürgün ve müsaderelerle sınanan Türk Rum, Ermeni ve Yahudi cemaatlerinin tarihine uzun süre sırt çevirenlere ve solculara yönelik eleştiriler de yer alıyor. Yaşadığı travmalar nedeniyle evinde saklanan ve çocuğunun kimliğini ondan gizleyen bir baba…
‘Büyük Zarifi Apartmanı’ metnini küçük ve kolay yerlerden, klişe bile sayılabilecek anlatımlarla kurguluyor. Müzik, kurabiye açıklamaları ve antikalarla örülmüş metin, aksi takdirde turistik olabilir veya demagojik bir dile düşebilirken, içerdekilerin metne kattığı yön fikirleri ve nüanslarla bu risklerin önüne geçiyor. Yine de birçok sorunu aynı anda açıklamaya çalışmanın riskli olmaya devam ettiğini düşünüyorum. Türkiye kuşkusuz her hikayenin birden fazla katmandan oluştuğu bir yer. Günümüz İstanbul’una Beyoğlu’ndan bakınca belki de bir Yunan anlatısının LGBTİ+’larla, Gezi’yle kesişme noktalarında buluşması kaçınılmazdır. Bilmiyorum… Hala sesli düşünüyorum. Güncel metinler arasında toplu yazımın sayılı örneklerinden biri olduğunun altını çizelim.
DEKOR VE KOSTÜMLERDE SADELİK
Oyuncuların farklı profilleri göz önüne alındığında performansların tutarlılığı da dikkat çekiyor. Böyle bir oyuncu kadrosu; Yani Istos’un hem az bilinen hem de birden fazla dilde oyunculuk yapabilen tanınmış isimleri oyunculuk performansları açısından eşit ölçülerde bir araya getirmesi muhtemelen İstos’un sinema deneyiminin katkısıdır. Dekor ve kostümlerin sadeliği işin kolay olduğunu düşündürebilir. Öte yandan basitlik aynı zamanda en zoru da olabilir; Bu başlıkta hikayenin hem eskiyi hem de yeniyi anlatan hiçbir bölümünün hikayede gizli kalmadığını söyleyebiliriz.
Yine dekor ve yönlendirmenin en güzel kombinlerinden biri de tül perde kullanımıydı. Perdeler bazen bir bölümün sonunu veya başlangıcını işaret eder ama yönetmenin sihirli değneği haline gelmişlerdir. Projeyi tasarlayan ve yöneten İlyas Özçakır, tül perdeden barkovizyon oluşturdu. İkinci bölümde yer alan bu hareket, çağlar arası bir geçişi göstererek sinema ve tiyatronun görsel olanaklarının bir arada kullanılmasını sağlamaktadır. Ekrana yansıyan anlar, sahnedekilerle birlikte ayrılanları geri getirebiliyor, artık orada olmayanlarla müzik söyletebiliyor ya da karakterin gençliğiyle ikiyüzlülük yapabiliyor. Çağdaş sahneleme denilince akla ilk gelenlerden biri olan tiyatroda görsellerin kullanımı büyük bir prodüksiyon çalışması olarak görülürken burada tül perde gibi bir aparat daha estetik, hatta organik bir görselliğe dönüşüyor. biçim.
‘BÜYÜK ZAFIRI APARTMANI’ DİNLEYECEĞİNİZ ŞARKILAR
Kendi hikâyesini anlatma konusunda beni çok düşündüren oyun, seçtiği müziklerle de bu farkı yaratıyor. Büyük Şığı Apartmanı’nı sahnelerken, kendilerini “renk”, “zenginlik” gibi gösteren bakışlardan kurtulup, kültürel cephaneliklerini ortaya çıkarıyorlar. Bazı müziklerin Yunanca versiyonları ile Türkçe yorumları bir arada duyulabilmektedir. Haris Alexiou “Ey Doktor”, Andrey Babayev ve Rashid Beibutov’un “Nazende Sevgilim” yorumu da bunlar arasında… Her müzik parçasının hikayelerin ruhunu soluduğu oyunun çalma listesi geçtiğimiz günlerde “Şarkılar” olarak paylaşılmıştı. Büyük Zarifi Apartmanı’na gelirken dinleyeceksiniz” dinlemek isterseniz burada.
Sona gelirken şunu da belirtelim ki İstos bir şemsiye olarak yayıncılık ve sinema alanında değerli çalışmalara imza atmış ve yapmaya devam ediyor. Ayrıca bu çatı altında müzik faaliyetleri yürütülmekte ve aynı isim altında koro faaliyetleri de yürütülmektedir. Türkiye’deki Rum toplumunun tarihini ve bugününü anlatmanın yanı sıra, bugünden itibaren de üretimlerine devam ediyorlar. Deprem döneminde Nehna’nın yas alanı ya da Kıraathane Kitap Festivali’ndeki etkinliklerin mekânı olma rolünün yanı sıra bu, İstos’un ilk tiyatro çalışmasıdır. “Anlatılan şehrin hikayesidir” sloganıyla kendini tanıtan İstos Sahne, dönem boyunca ziyaretçilerini ağırlamaya devam edecek. Beyoğlu’nun başta da belirttiğim gibi sürprizlerle dolu Katip Mustafa Çelebi Caddesi’nde yürürken köşeyi dönüp kendinizi bulacağınız Pembe Çıkmaz’da Büyük Şık Apartmanı ve İstos ailesiyle karşılaşabilirsiniz.
Projeyi Tasarlayan ve Yöneten:İlyas Özçakır
Tarafından yazılmıştır:H. Can Utku, İlias Maroutsis, Fulya Hasret, Sandra Penso, İlyas Özçakır, Çağdaş Ekin Şişman
Üretici:Anna Maria Aslanoğlu
Oyuncular:Çağdaş Ekin Şişman, Gafur Uzuner, Pınar Fidan, Rasmi Tsopela, Umut Çınar
Videodaki Aktörler:Ali Baran Özcan, Andreas Sarantidis, Çağdaş Ekin Şişman, Oğulcan Arman Uslu, Yusuf Tan Demirel
Video Yönetmeni Düzenleme:Sandra Penso
Müdür Yardımcısı:Melis Balaban
Dekorasyon Tasarımı:Osman Özcan
Dekorasyon Asistanı:Banu Güçlü
Kostüm dizaynı:Müge Orha
Kostüm Asistanı:Gizem Tugan
Işık Tasarımı:Utku Kara
Ses tasarımı:Berkant Kılıçkap
Video Ses Kayıt Teknisyeni:Orhan Koçalan
Video Işığı Teknisyeni:Kemal Keçeci
İnşaat Uyumluluğu:Gülenay Koçak
Prodüksiyon asistanı:İsmet Ekin Arı
Poster tasarımı:Gökhan Kâfi – D’art Wall
Sosyal medya:Enver Sedat Kurubaş